MEVLİD MERASİMLERİ TARİHÇESİNE DAİR

MEVLİD MERASİMLERİ TARİHÇESİNE DAİR
07 Ekim 2023 - 09:48

MEVLİD’İN HZ. PEYGAMBER’İN (S.A.V.) DOĞUMU İÇİN YAZILDIĞI KABUL EDİLSE DE İÇERİK OLARAK; TEVHİD, DUA, KÂİNATIN VE HZ. PEYGAMBER’İN (S.A.V.) NURUNUN YARATILMASI, ONUN DOĞUMU, MUCİZELERİ, MİRACI, HİCRETİ, VASIFLARI, ÜMMETİNE ÖRNEKLİĞİ, NASİHATİ VE VEFATI GİBİ ÇOK GENİŞ KONULAR İÇERMEKTEDİR.
 BU YÖNÜYLE VESÎLETÜ’N- NECÂT/MEVLİD BİR MEDENİYET METNİ, İSLAM MEDENİYETİ METNİDİR.

GÜNÜMÜZDE BELKİ DE HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK İHTİYACIMIZ VAR VESÎLETÜ’N- NECÂT’A, KURTULUŞ VESİLESİNE. ALLAH (C.C), CÜMLEMİZE VE GELECEK NESİLLERİMİZE VESÎLETÜ’N- NECÂT/MEVLİD’İN FEYZİNDEN, BEREKETİNDEN İSTİFADE ETMEYİ NASİP EYLESİN.

Doç Dr.Mehmet Süme’nin Töreli Fikir’de yayınlanan yazısı

Bu yazının amacı, mevlid merasimlerinin fıkhî hükmü ve buna dair ortaya konulan düşüncelerin dışında, tarihsel süreçte nasıl tevarüs ederek töreli bir uygulama haline geldiğini kısaca açıklamaktır.

Mevlid; “doğum yeri ve zamanı” demektir. Terim olarak ise mevlid iki anlamı ifade eder bunlardan birincisi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğumu ve bu vesileyle yapılan merasimler, ikincisi ise Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğumunu anlatan manzum eserlerdir. Mevlid merasimi Hicri Takvim’e göre Rebîülevvel ayının 12’nci gününde yapılır. Bu gün Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yeryüzünü teşriflerinin yıl dönümüdür.

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sağlığında, Dört Halife, Emevî ve Abbâsî devirlerinde mevlidle ilgili herhangi bir uygulama olmamıştır. İlk mevlid merasimine Mısır’da Fâtımî Devleti’nde (909-1171) rastlansa da bu merasimler devlet erkânı arasında gerçekleşmiş olup, halka mâl olmuş bir merasim değildi. Benzer uygulamalar, Eyyubiler (1174-1250) ve Memlükler (1250-1517) zamanında da sürdürülmüştür.

İslam dünyasında ziyafetler verip geniş halk kitlelerinin de katılımını sağlayarak mevlid merasimlerini tertip eden ilk kişi Selçukluların Erbil Atabeklerinden Muzafferüddin Gökböri’dir (1190-1233). Onun bütçeler hazırlayarak tertib ettiği geniş katılımlı mevlid merasimleri büyük yankılar uyandırmış ve birçok müellif tarafından gerçek manada mevlid uygulamalarının başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde ilk mevlid merasiminin ne zaman yapıldığına dair farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı vakfiyelere dayandırılarak Osman Gazi (1258-1324) dönemine kadar götürülse de mevlid merasiminin Kanûnî Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde saray protokolünde yer almaya başladığı yönündeki görüşler ağırlık kazanmaktadır. Bir başka görüşe göre ise Osmanlı Devleti’nde mevlid merasimleri Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i yazdığı 1409 tarihinden sonra başlamıştır. Osmanlı Devleti’nde dini merasimlerin yapıldığı gecelerde II. Selim döneminden (1566-1574) itibaren camiler her zamankinden daha çok aydınlatılarak, minarelerde kandiller yakılmaya başlanmıştır. Bu uygulamaya istinaden mübarek sayılıp dini merasim yapılan gecelere kandil gecesi denilmiştir. III. Murat (1546-1594) döneminde ise mevlid merasimleri tamamen resmileşmiştir. Bu bilgilere istinaden Osmanlı Devleti’nde Osman Gazi döneminden itibaren mevlid uygulamasının olduğu, Kanûnî  Sultan Süleyman döneminden itibaren ise daha kurumsal bir yapıya büründüğü yorumu yapılabilir.

Osmanlı Devleti’ndeki mevlid uygulamalarını sarayda yapılan padişahın katıldığı ve “mevlid alayı” adı verilen resmi merasim ile evlerde konaklarda halkın gerçekleştirdiği mevlid merasimleri şeklinde ikiye ayırmak gerekir. Burada ayırmaktan kasıt yapılan mevlid merasiminin resmiyetini belirtmektir, halktan kopuk olduğu anlamında kullanılmamıştır. Bütün kandillerde halka çeşitli ihsanlarda bulunulduğu hatta sarayda hazırlanan yemek ve tatlıların civar mahallelerdeki halka ikram edildiği bilinmektedir. Saraydan mevlid merasimini gerçekleştirmek için bir selatin camiine yürüme işlemine mevlid alayı adı verilmiştir. Önceleri Topkapı Sarayı’na yakınlığından dolayı resmi mevlid merasimleri Ayasofya-i Kebir Câmi-i Şerifi ve Sultan Ahmet Cami-i Şerifi’nde gerçekleştirilmiştir. Ancak tarihi süreçte Dolmabahçe, Çırağan ve Yıldız Sarayları gibi yönetim merkezlerinin değişmesine bağlı olarak Pertevniyal  Valide Sultan, Eyüp Sultan, Beyazıt, Nusretiye ve Yıldız Hamidiye Camilerinde de mevlid merasimleri yapılmıştır

Mevlid Alayı’nın nasıl gerçekleştirildiği, kimlerin katılacağı hangi kıyafetleri giyecekleri ve saraya nasıl davet edileceklerine dair Esad Efendi tarafından kaleme alınan “Osmanlılarda Töre ve Törenler (Teşrifât-ı Kadime)” adlı eserde ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Eserin adından da anlaşılacağı üzere mevlid töreli bir merasimdir.

Mevlid merasiminin yapılacağı gün bütün davetliler kendilerine daha önceden bildirilen saate göre camiye gelerek belli bir düzen dâhilinde yerlerini alırlardı. Yerleşme işlemi tamamlandıktan sonra Feth Suresi okunurdu. Daha sonra şeyhülislâm, vaaz ve nasihat eder, ardından mevlidhanlar mevlid okumaya başlardı. Merasim sırasında görev alanların her birine hediyeleri takdim edilirdi.

Resmi mevlid merasimlerinin dışında hemen her devlet adamının konağında ve her kesimden insanların evinde, camilerde, mescidlerde mevlid merasimleri yapılırdı. Konak ve evlerde yapılan merasimlerde katılımcılara çok çeşitli ikramlarda bulunulur, tatlı ve güzel kokular takdim edilirdi. Kurulan mevlid vakıfları marifetiyle fakir fukara mevlid merasimi vesilesiyle bir araya getirilerek doyurulurdu.

Mevlid merasimleri 1910 tarihinde hazırlanan bir kanunla “Mevlid Bayramı” olarak ilan edilmiştir. Cumhuriyet’in ilanı sonrası resmî bayram olmaktan çıkarılan Mevlid merasimleri halk tarafından devam ettirilmiştir. Türkiye Diyanet Vakfı ilk olarak 1989 yılında ve Hicri Takvime göre, Mevlid Kandili’nin peşi sıra kutlu doğum haftası düzenlenmiştir. 1994 yılından sonra ise diğer dini günlerin haricinde Miladi Takvim’e göre kutlanmaya başlanmıştır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) miladi takvime göre doğum tarihi olan 20 Nisanı içine alan hafta Kutlu Doğum Haftası kabul edilmiştir. 18 Mayıs 2017 tarihinde Kutlu Doğum Haftası’nın adı Siret Haftası olarak değiştirilmiştir. 29 Kasım 2017 tarihli ve 30255 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Kutlu Doğum Haftası ile Camiler ve Din Görevlileri Haftasını Kutlama Yönetmeliği’nde değişiklik yapılmasına dair yönetmelikle haftanın ismi “Mevlid-i Nebî Haftası” olarak ve kutlama tarihleri de hicrî takvime göre Rebiülevvel ayının 12’nci günü başlayacak şekilde değiştirilmiştir.

2023 yılı, teması “Peygamberimiz, İman ve İstikamet” olarak belirlenen Mevlid-i Nebî haftası 27 Eylül-7 Ekim tarihleri arasında kutlanacaktır. Bu yıl mevlid gecesini (12 Rebiülevvel 1445), 26 Eylül’ü 27 Eylül’e bağlayan gece idrak ettik. Yüce Allah (c.c), idrak ettiğimiz Mevlid-i Nebî’yi milletimiz, İslam alemi ve tüm insanlık için hayırlara vesile kılsın.

Edebiyatımızda mevlid yazma geleneği son derece yaygındır. Yüzyıllardır Osmanlı şairleri tarafından Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğumu hakkında Türkçe olarak sayısız eser yazılmıştır. Ancak hiçbiri Süleyman Çelebi’nin Mevlid manzumesindeki derinliğe ulaşamamıştır. 1351’de Bursa’da doğan Süleyman Çelebi, Vesîletü’n- Necât (Kurtuluş Vesilesi) adını verdiği Mevlid’ini 1409’da manevi unsurların ön planda olduğu ruhanî şehir Bursa’da Ulu Camii’nde tamamlamıştır. Onun eseri kendisinden sonra yazılan bütün mevlidlere örnek oldu.

Mevlid’in Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğumu için yazıldığı kabul edilse de içerik olarak; tevhid, dua, kâinatın ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) nurunun yaratılması, onun doğumu, mucizeleri, miracı, hicreti, vasıfları, ümmetine örnekliği, nasihati ve vefatı gibi çok geniş konular içermektedir. Bu yönüyle Vesîletü’n- Necât/Mevlid bir medeniyet metni, İslam medeniyeti metnidir.

Neden Vesîletü’n- Necât (Kurtuluş Vesilesi) bu konuda çok çeşitli değerlendirmeler yapılıp görüşler ortaya konulabilir.  Öncelikle Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğumu ve sonrasında getirdiği ilahi mesaj insanlık için bir kurtuluş vesilesidir. Edebi eserler çoğu zaman kaleme alındığı dönemin özeliklerini de yansıtırlar. Vesîletü’n- Necât/Mevlid’in kaleme alındığı yıllar Osmanlı tarihinde Fetret Devri (1402-1413) olarak adlandırılmıştır.  1402 Ankara Savaşı’ndan son Yıldırım Bayezid’in vefatıyla oğulları arasında kıyasıya bir taht mücadelesi başlamıştır. Bir otorite boşluğu söz konusudur. Bunu fırsat bilen bazı mahfiller İslam’ın prensipleri hilafına düşünceler ortaya atmışlardır. Birinin, birilerinin ortaya çıkıp insanları Hz. Peygamber’in (s.a.v.) cihanşümul mesajı etrafında birliğe çağırması gerekiyordu. Tıpkı 13. yüzyılda Moğol baskısı altında olan Anadolu insanını,
“Gelin tanış olalım,İşi kolay kılalım,Sevelim sevilelim,Dünya kimseye kalmaz”, mısralarıyla birlik ve beraberliğe çağıran Yunus Emre örneğinde olduğu gibi. Vesîletü’n- Necât, Fetret Devri’nde bu misyonu üstlenmiştir.

Sonuç olarak günümüzde belki de her zamankinden daha çok ihtiyacımız var Vesîletü’n- Necât’a, Kurtuluş Vesilesine. Allah (c.c), cümlemize ve gelecek nesillerimize Vesîletü’n- Necât/Mevlid’in feyzinden, bereketinden istifade etmeyi nasip eylesin.
Doç Dr.Mehmet Süme
Derleyen Nezir Ötegen  


YORUMLAR

  • 0 Yorum