Yüz Yıl Önceki Seyyahın Kalemiyle Develi Köylerinden Bazıları

Yüz Yıl Önceki Seyyahın Kalemiyle Develi Köylerinden Bazıları
07 Eylül 2023 - 10:57

YÜZ YIL ÖNCEKİ SEYYAHIN KALEMİYLE DEVELİ KÖYLERİNDEN BAZILARI 

BATTALGAZİ'NİN OĞLU ESEBEY  HANGİ KÖYÜMÜZDE 


ŞIHLI DA UZUN ŞIH TÜRBESİ: CAMİNİN TÜRBESİNDE HORASAN'DAN GELDİĞİ SÖYLENEN (UZUN ŞIH) YATMAKTADIR.

YENİKÖY "TEKKEDAĞI" İSMİYLE ANILAN YERLERDE VAKTİYLE KURŞUN MADENİ ÇIKARILMIŞ

YENİKÖY’ÜN , MİLLİ HAREKET TARİHİNDE BİR YER SAHİBİ OLUŞU

KALE KÖYÜNDEKİ RUMLAR KİLİSELERİNİN TAŞLARINI DA
BERABERLERİNDE TAŞIMAK SURETİYLE HUTÇE VE BEŞKARDEŞ KÖYLERİNE GÖÇ ETMİŞLERDİR.

KİSKE KÖYÜN BİR İSMİ DE (TATLISU) DUR.

ELLERİNDE İKİ PADİŞAH  FERMANI BULUNAN İMAMKULLU  KÖYÜ  FERMANLARDAN BİRİ (BİRİNCİ MEHMET), DİĞERİ (SULTAN MAHMUT) TARAFINDAN İMZA EDİLMİŞTİR. 

1928 SEYYAHLARIN İZİNDE DEVELİ
Seyyah Ali Rıza Yalgın’ın 1928 yılının Ağustos ayında çıktığı yolculuğunu anlattığı Cenup’ta Türkmen Oymakları kitabından esinlenerek TRT de 2009 yapılan “Seyyahların İzinde” belgeselinin Belgeselin ilk bölümü Mersin/Erdemli’de başlayıp , Karaman/Ereğli’de tamamlandı.
İkinci Bölüm Kayseri rotası; Taşhan, Sazak, Karaköy, Şıhlı, Yeniköy, Kaleköy, Küçükünye, Büyükünye, Taşçı, Çataloluk, Deresimli, Köseler, Sarayck, Çadıryeri
üçüncü bölümü ise Antep-Suriye çekimleriyle devam etmiş.


SEYYAH ALİ RIZA YALGIN’IN 1928 YILININ AĞUSTOS AYINDA ÇIKTIĞI DEVELİ KÖYLERİ İZLENİMLERİ 

ŞIHLI K Ö YÜ 15.8.1928
Feke kazasına 12, Everek kazasına 8 saat uzaklıkta olan Şıhlı köyü Alına dağlarının kuzeyinde;boztepeler arasında, yeşil bahçeler içinde 130 ev ve 805 nüfuslu bir köydür. Kozanoğlu Ahmet Bey ve çocukları bu köyde doğmuş ve yetişmiştir.
Köyün 3000 koyunu, 2000 keçisi, 600 sığın, 55 at ve kısrağı bulunduğu halde arazi çok dar olup yeterli değildir.
köyün yarım saat güneyinde Ermenilerinbıraktıkları "Avşar" ismindeki köyü borçlanma kanununa göre almak istediklerini söylemektedirler.
Şıhlı'da Medrese ve Çeşme:
Kılınçoğlu'nun yaptırdığı medreseyi ve çeşmeyi
gördüm. Köyde suyu bir olmak üzere Hoca üç çeşme yaptırmış ve üçüne de aynı kitabeden birer tane astırmıştır. Medrese kagirdir. Bir dersanesi, bir camii, 24 hücresi vardır. 

Ahmet Beyin kardeşi Fevzi Beyin yazdığı tarihtir Feyzi kulu (da, çeşmenin yapılış) tarihini şu şekilde arzetti: ülkeler süsleyen Padişah, (halkı) suya kandıran bu çeşmeyi yaptı.
UZUN ŞIH TÜRBESİ:
Caminin türbesinde Horasan'dan geldiği söylenen (Uzun Şıh) yatmaktadır. Şıhlı köyü bu türbeyi ata mezarı olarak tanımaktadır.
Şıhlı Camii:Bu köyde tarihi bilinmeyen, yer altında yapılmış eski bir cami vardır. Caminin kapısında "Sahibül hayrat Esseyit Yusuf Ağa" ( Sene 1225) yazılıdır.
Bu kitabe, camiin son onarımına ait bir belgedir.

YENİ KÖY
17.8 . 1928
Şıhlı'nın yarım saat doğusunda güzel ve sevimli bir yerde kurulmuş olan Yeniköy, elli beş evli, bir okulu ve öğretmeni bulunan, üçyüz beş nüfuslu bir köydür. Köyün muhtarı Hacı Osman Efendi ve öğretmeni Aydın'lı Emin Beyle görüştüm.
Köyün 150-200 yıl önce yapılmış eski ve harap bir medresesi vardır. Köyün doğusunda Kurşunluk ismiyle bilinen yerinde ve köy çevresinde "Tekkedağı" ismiyle anılan yerlerde vaktiyle kurşun madeni çıkarıldığı ve aşiretler tarafından kullanıldığı söylenmektedir. Köyde beş, on ihtiyar varsa da, en yaşlıları "Kara Naip Mehmet Efendi" isminde biridir.
Halk arasındaki söylentilere göre bu köy, Yozgat'tan gelen onbeş çadırlık bir oba tarafından kurulmuştur.
Tabiat;
Arazi, dağlar arasında ve Kozan dağlarının batısında killi, kumlu topraklarla örtülü bir haldedir.
Köyün içinde her çeşit tahıl, meyva ve sebze yetiştirilmektedir. Köyün yerleşme şartları Şıhlı ve yüksek evlerden ibaretse de görgü ve giyinişi az çok göçebe yaşayan aşiretlerden farklıdır. Hatta köyde şehirleşmek zevkleri açık olarak görülmektedir.
Köyde taşıtlar; kağnı, merkep, at gibi şeyler ise de, atlara karşı yaygın bir düşkünlük vardır. Halk atları övmekle başlayan yiğitlik ve yararlıklar kahramanlık hikayelerine tutkunluk göstermektedir.
AŞIK HACI AHMET:
Yeniköy'de Mersin ve dolayları ile Kayseri ve diğer şehirleri gezmiş kısa boylu, ak sakallı, zeki aşık Hacı Ahmet isminde biri vardır. Bu adam, her ne kadar okuma yazma bilmiyorsa da irticalen 1 şiir söyleme kabiliyetindedir.
YENİ'KÖY'ÜN MİLLİ MÜCADELESİ:
Fransız kuşatmasında Yeniköy merkez yapılmış ve Feke ermenilerinden Sarkis isminde birisi Nahiye müdürü olarak atanmıştır.
Ortaya çıkan milli kuvvet, önce bir Türk köyüne nahiye müdürlüğü yapmakta olan bu ermeninin vücudunu ortadan kaldırmış ve böylelikle ilk kutsal döğüş Yeniköy'de başlamıştır.
Yeniköy, bu suretle Milli Hareket tarihinde bir yer sahibi olmuştur.

BAKIRDAĞ:
Bakır madenleri bulunduğu söylenen bu dağ gerçekten kalıbının dolgunluğu, görünüşündeki tombulluğu ile pek sevimlidir. Bakırdağ, Kozan dağlarının kuzeyinde düzgün bir yaylanın arasında küçük ve sıra dağların eşsiz bir tipini de yaşatmaktadır.
Bakır dağının etekleri çok şirin ve yüksek çam ormanlarıyla süslenmiştir. Bu ormanlar hem genç olduklarından ve hem de iyi korunduklarından gelecekte oldukça kıymetli bir servetin müjdecisi halinde bulunmaktadır.
Bakırdağının az güneyinde "Kurşunluk" isminde bir dağ daha vardır ki, bu da yine bir maden dağıdır. Gerek Bakırdağı ve gerekse Kurşun dağı manzara bakımından şimdiye kadar gördüğüm dağların en seçkinlerinden ve en sevimlilerindendir.

KALE KÖYÜ 18.8.1928
Köy, Bakırdağının güneyinde, kurşunluk dağının eteğinde ve 50 evlidir. Binaları köyün yakınında bulunan yumuşak taşlardan yapılmıştır.
Köyde evler önceleri alçakken bir kaç senedir tek tük yüksek ev yapımına başlanmıştır. Köyün muhtarı İbiş Ağa isminde hoş bir adamdır. Arazi oldukça verimlidir ve halka yetecek kadar sebze de yetiştirmektedir.
Kaleköy, yaklaşık olarak 400-500 senelik eski bir köydür. Fakat binaların hemen hepsi yenileşmiştir. Eskiden bu köyde birkaç ev Rum da bulunuyormuş. Bazılar 55 sene önce köyün havasıyla bağdaşamayacaklarını ileri sürerek kiliselerinin taşlarını da
beraberlerinde taşımak suretiyle Hutçe ve Beşkardeş köylerine göç etmişlerdir.

KALE İSMİ KONMASININ SEBEBİ:
Köyün ismi her ne kadar Kale ise de, buna benzer hiç bir şeye sahip değildir. Yalnız, küçük bir tepeye köylü Kale demektedir. Köyün çevresinde ufak tefek tepecikler vardır ki, bu tepelerin . varlığı köye bir özellik verdiğinden bunların Kale denmesine sebep olduğu akla gelebilir.
Avşarlılar :
Kale köyüne altmışbeş senedir Avşarlılar dadanmış ve bu süre içinde köyü 7 kere basarak perişan etmişlerdir. Bu hal köylünün zayıflığına ve başsızlığına yorumlanmaktadır. Avşarlarla aralarının bu derece gergin olmasına sebep ne yazık ki kan davasıdır.
MEŞHUR BİR YANGIN:
1907 yılında Kale'de iki küçük çocuğun sebep oldukları bir yangın çıkmış, köyün bütün harmanları yanmış ve hiç ürün kurtarılamamıştır. Bu üzücü olay üzerine hükümet nüfus başına 320 okka buğday dağıtmak suretiyle köylüye yardım etmiştir.


KİSKE KöYü1 19.8.1928
Kiske : Bakırdağmın kuzeyinde vaktiyle 50 evi Rum, 25 evi İslam olmak üzere 75 evli bir köydür. Hristiyanların yerine bugün Demirhisar mübadilleri (Türkiye'deki Rumlarla değiştirilerek Yunanistan'dan getirilen Türklere verilen isim) yerleştirilmiştir.
Köy, 500-600 yıllık çok eski bir köydür. Köyün doğusundaki tepe rum mezarlığıdır ve bu mezarlıkta bir kilise harabesi vardır.
Bu manastırın 3 kapısı bulunmaktadır. Kilisenin mimari tarzı (haç)ı takliden yapılmıştır. Kapılarının baş taraflarında köfeke olmak üzere 1,5 metre uzunluğunda, 0,80 santim genişliğinde ve kalınlığında altı tane küp vardır. Bu bina yapılırken nedense
yarım bırakılmış durumdadır.
Kiske: Kilise kelimesinin yanlış kullanılışıdır ve bu· ralarda kilisenin ismine daima Kiske denmektedir. Köyün bir ismi de (Tatlısu) dur.
Tarihi İlişkiler:Bor kazasının yakınındaki Kisisar ( Kemerhisar) köyü ile Kiske köyünün birbirleriyle tarihi ilişkileri olduğu söylenmektedir. Köyde eski eser adına hiçbir şeyle karşılaşılmamıştır.

BÜYÜKKİNE KÖYÜ 20.8.1928
Köyün karşısında Erciyes dağı yüzünü batıya çevirmiş ve sırtını köye dönmüştür. Köy bu dağın güneyinde ve Seyhan nehri kenarında manzara ve arazisi bakımından çok kıymetli bir köydür. Kayseri'ye 16, Saimbeyliye 10, Aziziye'ye 14 saat uzaklıkta olup yirmi evlidir.
Künye köyü çok eski bir köydür; kuruluş tarihini bilen yoktur. Bu köyün güneyinde Bakırdağı arasında "Küçükkine" ismiyle anılan bir köy daha vardır.

Tarih Bilgileri: Büyükkine köyünde 1293 yılında meydana gelen kuraklık bu köyün 25 evli iken 20 eve inmesine sebep olmuştur. O zaman bu köyün bir kısmı göçerek Çukurova'ya yerleşmiştir. 

TAŞÇI KÖYÜ 21.8.1928
Künye suyunun kaynağıyla "Künye köyü" nden beş kilometre süren yolun sonunda Taşçı köyü vardır. Taşçı köyü Bakırdağı bucağının kışlık merkezidir. Yazın bucak merkezi başka köylerdedir.
Köyün çevresi kireç taşlarıyla yığın haline gelmiş dağlardan ve taşlar arasında bulunan güherçilelerden oluşan bir araziye sahiptir. Köy yolunda vaktiyle yerden kaynayan sıcak suların eserlerine ve oyulmuş parlak yüzeylere, bir çok mağara ve yarıklara rastgelinir.
Yumurtaya benzer bir k aya üzerine kurulan bu köyün batısı ve doğusu güzel bir ovadır. Kuzeyindeki Seyhan (Zamantı) çayı ovanın üstünde yılan gibi helezonlar çevirerek bir yeşil atlas üstündeki sırma şerit gibi sakin ve durgun bir halde bucağı süslemektedir. Irmağın öteki tarafında Taşçı köyünün kuzey batsında Pungu köyü de bu kordeleyi güneyine alarak yüksek bir yere konmuş ve ırmaktan hiç yararlanamayarak özlemle nehrin yüzüne bakakalmıştır.
Taşçı köyü 46 evli bir göçmen köyüdür. Bunların 28 evi Batum, 18 evi Rumeli göçmenidir.
Çok eski olan bu köy ile Büyükkünye arasında biri harap olmuş iki değirmen vardır. Köyün ürünleri : çok miktarda mısır, fasulya olmakla birlikte diğer tahıl da vardır.

ÇATALOLUK 22.8.1928
Çataloluk Bakırdağı bucağının yazlık idare merkezidir. Bucak müdürü Arif Hikmet Bey isminde birisidir. Bu köyde Molla İsmail Efendi isminde saygıdeğer bir kişinin evinde misafir kaldım.
Çataloluk köyü, kırk evli bir köydür. Bu köyün bir okulu ve bir öğretmeni vardır. Okulun öğrenci sayısı 40 olup bu öğrenciler, kıymetli öğretmenleri Veli Beyden yeter derecede yararlanmaktadırlar. Çataloluk 24 köyden meydana gelen bucağın en zengin ve aydın bir köyüdür.

Tabiat:Köy, etrafı meşe fundalıkları ile çevrelenmiş dağlar arasında kuzeye dönük bir sırtın üzerinde kurulmuş olup çok havadar ve güzel manzaralıdır. Bu köy eğitime susamıştır; ve hatta Remzi Bey isminde ziraat okulu mezunlarından bir gence de sahiptir.
Köyün su ihtiyacını köyün kuzeyinden geçmekte ve doğuya doğru akmakta olan "İkizinsuyu" ismindeki ırmak karşılar. Bu ırmak değirmenler döndürür ve sonunda Zamantıya kavuşur. 

DEREŞİMLİ KÖYÜ 23.8.1928
Dereşimli, güzel bir vadide, dere kenarında ve söğüt ağaçları arasında yeşilliğe gömülmüş 25 evli bir çifçi köyüdür. Dereşimli köyü kazara Saimbey kazasına bağlanmıştır. Meğer bu köy Everek kazasına elli saat iken Saimbeyli'ye 25 saatmış. Aynı zamanda Saimbeyliye gitmek için aralarında kocaman bir de Kozandağı vardır.
Yarım saat kadar Ömer Ağa ile konuştum. Ve sonunda köyden bir kılavuz alarak doğuya doğru yarım saatte yüksek bir yokuşu aştıktan sonra "Bebek" ismiyle bilinen Avşar beylerinden saygıdeğer bir kişinin obasına ulaştım. Dereşimli'den Bebek'in obasına kadar devam eden bir saatlik yolum çam ormanları ve menekşe tarlaları içinden geçmiştir.
Şehirlerde koklamağa kıyamadığımız menekşeler şimdi benim ayağımın altında ezilmeğe ve boynunu eğmeğe zorlanmıştır. Sonunda Bebek'in "Gölalan"
yerindeki çadırlarına yaklaştım.

GÖLALAN
Dereşimli köyünün bir saat doğusunda (Köseler) köyünün bir buçuk saat güneyinde Bebek Ağanın tapulu malı olan Gölalan yaylasına girer girmez medeni ve yüksek zevkler duydum.
Bir delikanlı çadırın içinde makineyle frenk gömleği dikiyor, yaşlı bir kadın çıkrığına yıkanmış yünleri sarıyor, Bebek Ağa da çınar ağacının altında püfür püfür esen rüzgarın getirdiği menekşe kokuları arasında öğlen uykusunu uyuyordu. Bebek Ağanın asıl ismi; Zülfükar Ağa ise de, bu, isimle tanınmamıştır. Kendisiyle tam yirmidört saat hoşbeş ettik. Bu adamın en seçkin zevki; değerli insanlarla görüşmek ve ruhunu daima yükseklerde uçurmaktır.

İMAMKULU AŞİRETİ:
Aslan Avşar kabilesine bağlı olan Bebek Ağanın asıl aşireti İmam kulu aşireti imiş. Bebek Ağa uzun uzadıya bundan söz açarak dedi ki :
- "Biz, İmamali soyundanız. Elimde bir belge ve bir de ferman vardır. Eskiden biz Sultanlara isyan etmişik (etmişiz) , sonunda onları kızdırmışık ( kızdırmışız). Elimizdeki topraklarımızı almışlar ve Kozanoğullarına teslim etmişlermiş. Benim soyumun ismine "Esebeyli" oymağı denir. Biz ocaklıyık (ocakIıyız) . Bize kötülük edenler mutlaka mahvolur.
Esebey Acemlerle büyük bir savaş yapmış ve Acemden bir de avrat almıştır. Soyumuz o kadar temizdir ki, ocağımız bu yüzden daima şen durur. Elimizdeki fermanlardan biri (Birinci Mehmet), diğeri (Sultan Mahmut) tarafından imza edilmiştir.
Esebey Battalgazi'nin oğludur. Konya'da bir medresesi, iki de camii varmış ama kısmet olup da ziyaret edemedim. Esebey'e ait eskiden birkaç tane türbe bilirdim. İhtiyarlık işte, şimdi unutmuşum. Aşiretimin bir kısmı Urfa'da, bir kısmı Sarıkamış'da bulunuyormuş. Avşar diyarı içinde bu soya bağlı benim."
Sohbet:
Günümüzü Bebek Ağanın hikayeleriyle geçirdik. Akşam üzeri hava birdenbire bozdu. Sert bir kuzey rüzgarı çadırımızın üzerine lapa lapa kar yağdırırken Hacı Bey, beni eğlendirmek için nazikane sorular soruyor ve gramafon çalıyordu. Artık karanlık olmuştu : lambamız yandı. Bebek Ağa bir hikaye anlattıktan sonra bize onun türküsünü de okudu.
HACI BEY:
Erkek yaradılışlı olan Bebeğin oğlu Hacı Bey,kızdır (Zümrüt Hanım). Hacı Bey, ava çıkar, koyunları idare eder, çok iyi ata biner, iyi silah kullanır, isabetli nişan vurur, erkeklerin bile başaramayacakları işleri yapmaktan zevk duyar. Bununla beraber kızlara ait işler de elinden gelir, mesela ; süt sağar, çamaşır yıkar, yemeği herkesten iyi pişirir,
makine ile dikiş diker.
Hacı Bey, milli mücadelede Hacın savaşında oldukça yararlıklar göstermiş ve erkeklerin hayretini uyandırmayı başarffil§ bir kızdır.
Bebek Ağa, her sözün arasında bana kendisini
, ziyaret eden saygıdeğer simalardan bahsetti. Ve kendisinin ne kadar değerli bir adam olduğunu hissettirmeğe çalıştı. Bebek Ağanın çadırında makine ile
dikiş dikmekte olduğunu gördüğüm setre pantolonlu, kravatlı ve kasketli genç, meğer erkek değilmiş.
Bu genç yaklaşık olarak 28 yaşlarındadır. Ömründe bir gün kız elbisesi giymemiş ve Hacı Bey ismiyle ün salmış. Bebek Ağanın ilk çocuğu, Zümrüt Hanımdır. Burada gördüğüm bu oğlan kılığındaki kız beni hayrete düşürdü. Şimdi ben merakla Hacı Beye baktıkça o da sıkılarak gözlerini benden saklamağa çalışıyordu. Giyinişi, yürüyüşü, duruşu, her
hareketi olgun bir erkeklik saçan bu kızdan delikanlıya baktıkça bakmak, onu inceledikçe incelemek istiyordum. Sonunda dayanamadım. Kahvemi getirdiği zaman : "Otur kardeşim, konuşalım!' dedim. O sırada Bebek Ağa da dışarı çıkmıştı. Hacı Beye (Zümrüt Hanıma) niçin bu hayatı seçtiğini sordum. Genç, gözlerini ufuklara dikti, biraz şaşkınlık geçirdikten sonra kızararak cevap verdi :
"Erkekliği sevdiğim için... Benim halam da böyle imiş. Atını tutan, silahına karşı duran bulunmazmış. Bütün Avşar ondan titrermiş." dedi.

VEDA 25.8.1928
Köseler'li Bebek Ağanın yıaylasından ayrıldım.
Avşar dağlarına kar yağıyor. Yolda tiril tiril titriyordum. Güneye doğru bir uçurum gibi inen vadiyi takip ederek bir buçuk saatte Saraycık köyüne, Habib Ağanın odasına vardım. Fazla üşüdüğüm için ateşi yaktırdım, ısınmağa başladım. Ağustos gününde bu kadar soğuk olacağını tahmin etmeyenler bir kere bunları görmeliler.

KÖSELER KÖYU
Bebek Ağanın kışın oturduğu bu köy, binaları ve halkı bakımından şaşılacak bir durumdadır. Halkının büyük bir kısmı Amerika'ya kadar gitmiş görgülü ve tecrübeli insanlardır. 

SARAYCIK KÖYÜ 26.8.1928
Köy, Saimbeyli'de on iki saat batıda Avşar dağlarıyla Kozan dağları arasında, ormanlar içinde, havadar ve çok soğuk, 20 evli bir Avşarlı köyüdür. Misafir olduğum Habip Ağaya gelişimin maksadını anlattım. 

ÇADIRYERİ KÖYÜ 28.8.1928
Kozan dağlarının kuzey ucunda (Gezil) vadisialtında seksen evli bir kürt köyüdür. Köyün evleri, kalın çam odunlarını birbiri üzerine koymak suretiyle meydana getirilmiş bir takım acayip binalardır.
Köyün çevresi tamamen ormanlık ve kereste kaynağı halinde ise de, iyi bir şekilde korunamamaktadır. Köyün en büyüğü, Dursun Ağa isminde biri olup bu zat, otuz yıl önce hükümetin müzayedesinden yetmiş madeni liraya satın aldığı bu köye onbeşer madeni lira karşılığında kırk ev kurmuş 
Dursun Ağanın bundan başka Hanyerinde Boncuklubel, Hırsızoğlu, Abdalcesel, Boyduran yaylaları bulunduğu söylenmektedir.  


YORUMLAR

  • 0 Yorum